Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Türkiye’de seçimlerin özgür bir şekilde yapıldığını belirterek, “Kusura bakmayın, diktatörlerin olduğu bir yerde ikinci tur seçimi olmaz. Hiçbir diktatörün olduğu ülkede ikinci tur seçimi olmaz. Diktatörlerin olduğu bir ülkede İstanbul gibi büyük metropoller partiler arasında el değiştirmez” dedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kurum ve kuruluşların 2022 yılı Sayıştay raporları, 2022 yılı kesin hesabı ve 2024 yılı gider bütçelerinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, burada yaptığı konuşmada, Milli Güvenlik Kurulunun (MGK) ve Yükseköğretim Kurulunun (YÖK) eskisi gibi olmadığını savunarak, “O vesayetçi dönemin enstrümanları olarak kullanılan kurumlar yeni bir içerik kazanmış durumdalar. Mükemmel oldular demiyorum. Elbette bu kurumlar da eleştirilir. Daha iyi nasıl yaparız? Her türlü tartışılır. Ancak YÖK’ün eski YÖK olmadığı, MGK’nin eski MGK olmadığı çok açık. Yeni bir içerik kazanmış durumda bu kurumlar. Sivil otoritenin güçlü bir ortamda sonuçta nihai sözü, sivil otoritenin söylediği ve şekillendirdiği bir şekilde işlerini yapar kurumlarımız. Çok da önemli görevler icra ediyorlar” dedi.
“Cumhurbaşkanımızın meşruiyetini tartışıyorsanız, hepimizin meşruiyetini tartışmak durumundayız”
Bütçe görüşmelerinde seçimlerle ilgili fazlaca tartışmanın olduğunu hatırlatan Yılmaz, “Cumhurbaşkanımızın neredeyse meşruiyetini tartışan arkadaşlarımız oldu. Cumhurbaşkanımızın yerel seçimlerden başlayarak bütün siyasi hayatını seçimlerle geçirmiş, demokratik olarak seçilmiş bir lider. Birtakım ülkelerle mukayese ettiniz. Ama her şeyden önce Türkiye’ye yazık ediyorsunuz o mukayeseleri yapmakla. Tek partilerin olduğu, rekabetin olmadığı ülkelerle Türkiye’nin seçimlerini mukayese etmek en başında Türkiye’ye haksızlıktır. Kendinize de haksızlık aslında. Siz de o seçimlerle rekabetçi bir şekilde geldiniz. Cumhurbaşkanımızın meşruiyetini tartışıyorsanız, hepimizin meşruiyetini tartışmak durumundayız. Türkiye’de seçimler meşru değil derseniz TBMM’yi tartışılır hale getirirsiniz” diye konuştu.
“Diktatörlerin olduğu bir yerde ikinci tur seçimi olmaz”
Türkiye’de seçimlerin özgür bir şekilde yapıldığını dile getiren Yılmaz, “Kurallara ve hukuka dayalı bir seçim var. Ben de defalarca seçim yaşadım. Sandıkları, bütün partilerimiz gözü gibi koruyorlar. Her partiden temsilcinin olduğu, izlendiği süreçler var. Hukuki olarak nasıl itiraz edileceği, bunun nasıl karara bağlanacağı var. Kusura bakmayın, diktatörlerin olduğu bir yerde ikinci tur seçimi olmaz. Hiçbir diktatörün olduğu ülkede ikinci tur seçimi olmaz. Diktatörlerin olduğu bir ülkede İstanbul gibi büyük metropoller partiler arasında el değiştirmez. Türkiye’de rekabetçi seçimler var ve bu seçimlerin sonucunda halk ne derse o olur” ifadelerini kullandı.
“Cumhurbaşkanlığına 2015 yılından bugüne kadar herhangi bir zırhlı araç alımı yapılmamıştır”
Örtülü ödeneğin toplam harcama tutarlarının diğer harcama verileri gibi Hazine ve Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü internet sitesinde “Yerel Yönetim Mali İstatistikleri” bölümünde yayımlandığını hatırlatan Yılmaz, “Kimseden kaçırılan bir tutar söz konusu değildir. Cumhurbaşkanlığına 2015 yılından bugüne kadar herhangi bir zırhlı araç alımı yapılmamıştır” dedi.
“Adı konmamış ambargolarla karşı karşıya olmamızın getirdiği sonuçlardır”
ALTAY Tankı ile ilgili yorumlar üzerine konuşan Yılmaz, şu ifadelere yer verdi:
“Bu konularda Türkiye için müteahhitlerden, uygulamadan kaynaklanan sorunlar olabilir. Ama burada yaşadığımız sorun daha çok adı konmamış ambargolarla karşı karşıya olmamızın getirdiği sonuçlardır. Türkiye’nin geliştirdiği kabiliyetleri arzu etmeyen, Türkiye’nin bu alanda hızını düşürmeye çalışan birtakım ülkelerin tavırlarının bu gecikmelerde önemli bir rolü olduğunu ifade etmek isterim. Önce Alman menşeili güç grubunun tedarikinde birtakım sıkıntılar yaşadık. Ardından Kore güç grubu ile müzakerelere geçildi. Şu anda ALTAY Tankı uyumluluğuna yönelik testler yapıldı bu grupla. Anılan testlerin başarısına Kore güç grubu tedarikçi firmaları ile BMC arasında 100 adet (Kore) güç grubu için seri tedarik anlaşması imzalanmış durumda. 2025 yılı içinde tankların envantere alınması planlanmaktadır. Kötü komşu ev sahibi yapar misali bu gizli ya da açık ambargolar, bizi daha fazla yetkinlik geliştirmeye, kabiliyet geliştirmeye zorlayacak. Belki birtakım gecikmelere sebebiyet verebilir bu ancak Türkiye’de yerli ve milli üretimlerin artmasına faydası var bu işlerin. Zora gelmeyince bazı şeyler olmuyor.”
“(Deprem bölgesinde) Yılbaşından önce 40 bin civarında konut hak sahiplerine teslim edilecek”
Deprem bölgesinde hak sahipliği çalışmalarının neredeyse tamamlandığını bilgisini veren Yılmaz, “Bir yargı süreci var tabii. Yargıya itiraz edenler oluyor. Yargı süreci yaşanacak. İdari anlamda hak sahipliği süreci tamamlandı. Burada 450 bin civarında bir konut anlamında hak sahipliği ortaya çıkmış gibi görünüyor. 200 bin civarında ihale yapıldı zaten Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) kanalıyla. 200 binin üzerinde de yerinde dönüşüm için başvuran vatandaşımız var. 70-80 bin de kırsalda inşa edeceğimiz ve muhtemelen daha hızlı bir şekilde ve çelik konstrüksiyon yöntemlerini de devreye sokarak yapacağımız konutlar var. Bunlara baktığımız zaman, hak sahipliği ile yapılan çalışmaların aşağı yukarı örtüştüğünü görüyoruz. Eksikler çıkarsa uygulamalarda ilave birtakım ihaleler de yapılır. Peyderpey teslimatlar da başlayacak. Yılbaşından önce teslim edilecekler var. 40 bin civarında yıl sonuna kadar teslim edilecek sonra her ay bu teslimatlar artarak devam edecek” dedi.
“Kürtçe ile Türkçeyi birbirinin rakibi olarak görmüyoruz”
Diyanet’in Kürtçe yayın yapıp yapmadığına ilişkin yöneltilen soru üzerine Yılmaz, “Burada bir problemimiz yok. Bizim Kürtçe ile bir sorunumuz yok. Eskiden tabu olabilir bu konu. İnsanın zihni gerçeklerden daha inatçı gibi geliyor bana. Gerçekler daha hızlı değişiyor ama zihnimizdeki algılar, bunu bir süre sonra takip ediyor. Kürtçe ile ilgili geçmişte tabular vardı. Özellikle 12 Eylül sonrası neler yaşandı biliyoruz. Bugün geldiğimiz noktada 24 saat yayın yapan TRT Kürdi kanalı var. Diğer özel kanallar serbest. Enstitüler var. Yayınlar var, kitaplar var. Çok eski dönemin tartışmalarını halen yapıyor olmamız eski dönemin tortusu gibi görülmeli. Kürtçe ile Türkçeyi birbirinin rakibi olarak görmüyoruz. Türkçe de bizim resmi dilimiz, ortak dilimiz. Burada bir problem görmüyoruz. Kürtçe veya buna benzer kimlik meselelerini siyasal ideolojik araca dönüştürerek kimlik siyaseti yapmayı doğru bulmuyorum. Siyaset bunlarla yapılmamalı” diye konuştu.
Yılmaz’ın “kimlik siyaseti” üzerine kullandığı ifadelerin ardından HEDEP Muş Milletvekili Sezai Temelli, “Kimliklerimizle siyaset yapıyoruz. Biz fabrikada üretilmedik. Biz de insanız. Esas siz yapıyorsunuz. Diğer kimlikleri yok sayarak kimlik siyaseti yapıyorsunuz. Robot değiliz biz” şeklinde tepki gösterdi.
“Diyanet İşleri Başkanlığımız, dini gün ve geceler Kürtçe mevlit programlarına yer vermektedir”
Daha sonra Yılmaz, Diyanet İşleri Başkanlığı personellerinin Kürtçe hutbe hakkında hazırladığı bilgi notunu okudu. Yılmaz, şu ifadeleri kullandı:
“İbadet dili İslam dininin kendi dilidir. Ancak vaaz irşat faaliyetlerinde hitap edilen kesimin tümünün anlayacağı şekilde bir dil kullanılmasını Diyanet İşleri Başkanlığımız önemsemekte. Başkanlığımız, dini gün ve geceler Kürtçe mevlit programlarına yer vermektedir. Diğer taraftan Diyanet İşleri Başkanlığımız, halkı din konusunda aydınlatmak için yaşayan bütün dil ve lehçeleri değerlendirmeye gayret etmektedir. Bu çerçevede 35 farklı dil ve lehçede yapılan Kur’an Kerim mealleri ve 50 dil ve lehçede yapılan dini faaliyetleri arasında Kürtçe de yer almaktadır.”
“Kürtçe mevlit okutuluyorsa Kürtçe hutbe neden olmasın”
Yılmaz’ın “Kürtçe mevlit programlarına yer verilmektedir” ifadesi üzerine HEDEP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, “Kürtçe mevlit okutuluyorsa Kürtçe hutbe neden olmasın diyoruz biz zaten. Kimlik siyaseti değil bu” dedi. HEDEP Muş Milletvekili Temelli ise bahse konu üzerine, “Bu kimlik siyaseti eleştirilerini daha önce de duyduk. Biz daha önce de kimlik siyaseti yapmakla itham edildik. Biz kimlik siyaseti yapmıyoruz. Kimlik siyasetini faşistler, ırkçılar yapar. Biz eşit yurttaşlık temelinde tüm insanların kimlikleri ile eşit siyasal haklardan faydalanabilmesi için siyaset yapıyoruz. Bu ithamlarınız bize yönelik değil. Irkçılıktır, tek kimlik üzerinden siyaset yapanlara yönelik olmalıydı diye düşünüyorum” diye konuştu.
“‘Kimlik siyaseti yapmıyorum’ diyorsanız ne güzel”
Daha sonra Yılmaz, Gergerlioğlu ve Temelli’nin ifadelerine ilişkin, “Ben kimseyi itham etmedim. Kendi anlayışımızı ortaya koydum. Kimliklere saygılıyız. Ama kimlik siyaseti yapmayız diyorum. ‘Kimlik siyaseti yapmıyorum’ diyorsanız ne güzel” değerlendirmesini yaptı.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Komisyon Başkanı Mehmet Muş’un, bütçeyi okutup milletvekillerinin onaya sunması ile devam etti. – ANKARA