Türkiye tarım ve balık üretiminde öncü ülke olacak

Emre ERGÜL

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), önümüzdeki 10 yılda tarım emtiaları ile su ürünleri dünyasını bekleyen riskler ve belirsizlikler ile bu dünyanın beklentilerini anlattığı merakla beklenen raporunu yayınladı. Uluslararası emtia kuruluşları ve iki örgüte üye ülkelerden gelen gelen girdilerle hazırlanan “Tarım Görünüm 2023- 2032” adlı raporda, 24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Ukrayna Savaşı öne çıkıyor.

En büyük dert, başta tahıl olmak üzere tüm tarımsal ürünlerin üretim ve ulaştırma maliyetlerini etkilediğinden dolayı savaşın ne kadar süreceği tarım dünyasında en büyük soru işaretini oluşturuyor. OECD ve FAO da işte bu yüzden tarımsal girdi fiyatlarında son 2 yılda yaşanan artışa dikkat çekiyor: “Bu artış, küresel gıda güvenliğine ilişkin endişeleri artırdı.” Rapora göre, 2023 yılında piyasaların yaşadığı en büyük endişe, artan gübre maliyetlerinin gıda fiyatlarının artmasına neden olmasıyla ilgiliydi.

Ana minarel gübrelerin maliyetlerini diğer üretim girdilerinden ayıran Aglink-Cosimo üretim verimi modellemesine başvurarak, bir senaryo analiz hazırlayan OECD ve FAO, gübre fiyatlarındaki her yüzde 1’lik artışa karşılık tarımsal emtia fiyatlarının yüzde 0.2 oranında artacağı öngörüsünde bulunuyor. Senaryo, gübre ile tarımsal emtia arasındaki bağlantıya odaklansa da enerji, tohum, işçilik ve makine fiyatlarındaki dalgalanmaların da gıda fiyatlarını etkileyeceğini hatırlatmada yarar var.

OECD-FAO, raporun özet bölümünde Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) Ekim 2022’de yayınladığı “Dünya Ekonomik Görünümü” adlı raporuna dikkat çekiyor. “Gelecek 10 yıl içince beklenen ortalama ekonomik büyüme yüzde 2.7’den 2.6’ya düşüyor.

Çin’in nüfusu da 2022 itibarıyla azalacak. Enerji fiyatlarının 2023’te düşeceği ve ardından 2032’ye kadar yavaş bir artışa geçeceği varsayılmakta.” İşte bu noktada OECD ve FAO, Ukrayna Savaşı’na yine gönderme yapıyor ve savaşın süresi kestirilemediği için bölgede orta vadeli planların yapıalamadığına işaret ediyor: “Savaş gıda, enerji ve girdi fiyatlarında belirsizlik yaratmaya devam ediyor.

Savaşın başlangıcında, tahıl ve gübre stokunun azalması küresel pazarlar için büyük bir endişe kaynağıydı. Bir yıl sonra, Karadeniz Tahıl Girişimi’nin yürürlüğe girmesi ve ardından genişletilmesi sayesinde tedarik sorunları iyileşti. Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşı, tarımsal emtia ticaretini, özellikle de Ukrayna’nın ihracatını ve fiyatlarını etkiliyor.

Temmuz 2022’de kabul edilen Karadeniz Tahıl Girişimi ve Avrupa Birliği-Ukrayna Dayanışma Yolları, küresel gıda güvenliğini desteklemek için ticaretin yeniden kurulmasına yardımcı oldu. Temel tahminler, iyi işleyen, şeffaf ve kurallara dayalı çok taraflı bir ticaret sisteminin kritik öneminin altını çiziyor. İhracat yasakları fiyat belirsizliklerinin olumsuz etkisini ve fiyatları artırıyor.”

Raporun en ilginç bölümü ise tarımsal emtiaların yıldızının önümüzdeki 10 yılda parlayacak olacağına dikkat çekmesi…“Küresel gıda tüketimi, nüfus ve kişi başına düşen gelir artışında öngörülen yavaşlama nedeniyle önümüzdeki 10 yılda yüzde 1.3 oranında artacağı öngörülüyor” denilen raporun özet bölümü şöyle devam ediyor: “Tarımsal ürünlerin ikinci en önemli kullanımı hayvan yemi ve giderek artan şekilde su ürünleri yetiştiriciliğidir.

Düşük ve orta gelirli ülkelerde hayvancılık üretiminde beklenen hızlı genişleme ve yoğunlaşma, önümüzdeki 10 yılda yem talebinin hızla artmasına yol açacak. Buna karşılık, yüksek gelirli ülkelerde ve Çin de dahil olmak üzere bazı üst orta gelirli ülkelerde, hayvancılık üretimindeki daha düşük büyüme ve artan yemleme verimliliği, son 10 yıla kıyasla yem talebindeki büyümenin daha yavaş olmasına yol açacaktır.”

OECD, 14 Aralık 1960’da imzalanan Paris Anlaşması’na dayanılarak, 1961’de kurulmuş uluslararası bir ekonomi örgütüdür. Avrupa’nın Marshall Planı çerçevesinde yeniden inşaası için kurulan örgüt, aslında 1948 yılında kurulan Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün (OECD) doğrudan mirasçısıdır. FAO da dünyada açlığı yok etmek ve beslenme şartlarını iyileştirmek amacıyla 1943’te kuruldu; 1946’da Birleşmiş Milletler’in uzmanlık kuruluşu haline geldi.

Türkiye’de hayvansal ürünlerde ilave üretim bekleniyor

OECD ve FAO, 10 yıllık değerlendirme raporu 11 bölümden oluşuyor: “Piyasalar”, “Bölgeler”, “Hububat”, “Yağlı Tohum”, “Şeker”, “Et”, “Süt Ürünleri” ,“Balık”, “Biyoyakıtlar”,”Pamuk” ve “Diğer Ürünler.” Bu 11 bölümde Türkiye’nin ismi en çok ikinci bölümde, “Bölgeler”de öne çıkıyor.

Avrupa ve Orta Asya’nın anlatıldığı bölümde, Türkiye’nin 2032’ye kadarki süreçte özellikle tarım ve balık üretiminde önde olacağına dikkat çekiliyor. OECD ve FAO’nun ortak raporuna göre, 2020- 22 temel dönemiyle karşılaştırıldığında, tarım ve balık üretiminin net değerinin 2032 yılına kadar yalnızca yüzde 7 artması bekleniyor.

“Bu, geçmişte gözlemlenen oranın yarısından daha az. Bu, Orta Asya’da yüzde 22 ve Doğu Avrupa’da yüzde 11’lik bir genişleme anlamına geliyor” denilen rapor şöyle devam ediyor: “Batı Avrupa’nın üretimi, mevcut seviyelere kıyasla 2032’de yüzde 2’den daha az bir artış gösterecektir.

Ukrayna’nın 2032 yılına kadar tarihi üretim kapasitesine ulaşacağı varsayılırken, toparlanma yavaş oluyor. Doğu Avrupa’daki üretim artışının sırasıyla yüzde 26 ve yüzde 9 ile Türkiye ve Rusya’nın öncülüğünde gerçekleşmesi bekleniyor.

Kazakistan, Orta Asya’daki büyümenin neredeyse üçte birini oluşturuyor. Rusya’da büyüme bitkisel sektör tarafından desteklenirken, Türkiye ve Kazakistan’da hem bitkisel hem de hayvansal ürünlerden önemli miktarda ilave üretim bekleniyor.”

Buğday üretiminde 3 ülke büyüyecek: Türkiye, Rusya, Kazakistan

Raporun en önemli bölümlerinden birini de bitkisel üretim oluşturuyor. Tahıl ve yağlı tohumların üretiminde artış yaşanacağı ve bu artışın özellikle Avrupa’nın doğusunda olacağına dikkat çekilen raporda üç ülke, Türkiye, Rusya ve Kazakistan, öne çıkıyor: “Özellikle Rusya’nın önümüzdeki 10 yılda mısır (Yüzde 24), buğday (Yüzde 14), soya fasulyesi (Yüzde 32) ve diğer yağlı tohumlarda (Yüzde 19) güçlü büyümeyi sürdürmesi bekleniyor.

Rusya’nın 2032 yılına kadar bölgedeki soya fasulyesi üretiminin yüzde 44’ünü, diğer yağlı tohumların yüzde 28’ini ve buğdayın yüzde 29’unu karşılaması bekleniyor. Verim artışlarının da yıllık yüzde 1’i aşması bekleniyor. Buğday ve mısır için bu oran, yağlı tohumlar için yalnızca yüzde 1’in çok az altındadır.”

“Rusya’nın yanısıra, Türkiye ve Kazakistan’da da 2032 yılına kadar sırasıyla yüzde 19 ve yüzde 29 oranında buğday üretiminde kayda değer bir büyüme bekleniyor. Tarihi artışlara büyük katkı sağlayan Ukrayna’da, devam eden savaştan uzun süre toparlanma, gelecekteki büyüme beklentilerini sınırlıyor.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir